T.C. KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI Konya İl Halk Kütüphanesi

TURİZM

TARİHİ ESERLER VE TURİSTİK YERLER:

Konya her tarafı tarih kokan bir şehirdir. Selçuklular, Karamanoğulları ve Osmanlılar bu ilde çok sayıda ve değerli tarihi ve sanat eserleri bırakmışlardır. Türk tarihinin en eski ve kıymetli eserlerini sinesinde barındıran Konya, ayrıca bir gönül diyarıdır.

Önemli bir turizm merkezi olan Konya’da Aralık ayının ilk Pazar gününden 17 Aralık’a kadar devam eden Mevlânâ Haftası; 5 Temmuzda başlayıp bir hafta devam eden Akşehir Nasreddin Hoca şenlikleri; 25-30 Ekim arasında yapılan Âşıklar Bayramı ve 9 Eylül'de Cirit Yarışmaları yapılır.

Türk mimari anıtlarının zenginliği bakımından Konya, Türkiye şehirleri içinde İstanbul, Bursa ve Edirne’den sonra yer alır. Tarihî ve sanat eserlerinin çoğu kaybolmuş olmasına rağmen çok zengin bir hazineye sâhiptir. Selçuklu eserleri en çok bu ildedir. Bozkır ortasında bir medeniyet abidesidir. Başlıca tarihi eserleri şunlardır:

Konya Kalesi: Varlığı bilinen, fakat yeri bir türlü tespit edilemeyen tarihi Konya kalesine ait Hastane caddesinde bir şahsa ait arsada kazı yapılırken 5 m derinlikte 50x70 cm ebadında düz satıhlı halde duvar taşları bulunmuştur. Konya surlarını yeniden inşa edercesine Sultan Alâeddin Keykubad yaptırmıştır. Aynı sultan, Konya iç kalesi ile iç kale sarayını da yaptırmıştır. Bugün hiçbiri yoktur.
   
Gevale Kalesi: Takkeli Dağının bir yamacında sarp ve sivri tepe üzerinde yapılmıştır. Bu bölgenin kilit noktasıdır. Haçlı seferlerinde Selçuklu sultanları bu kaleye çekilmişlerdir. Selçukluların siyasi suçluları burada hapsedilmiştir.
   
Beyşehir Kalesi: Yapılış tarihi bilinmeyen kalenin sadece kapısı vardır. Sur temelleri toprakla örtülmüştür. Kaleyi 1288’de Eşrefoğlu Süleyman Bey; 1605 ve 1635 senelerinde Osmanlılar tamir ettirmiştir. Kale surlarının duvarları 7,5 m kalınlıkta idi.
   
Alâeddin Camii: 1156 senesinde Anadolu Selçuklu Sultanı Birinci Rükneddîn Mes’ûd zamanında temeli atılıp inşasına başlanmış, zaman zaman duraklamalar geçirmesinden dolayı Birinci Alâeddin Keykubat zamanında tamamlanabilmişti. 1221’de ibadete açılan câmi Konya’nın en büyük ve en eski câmisidir. Konya şehrinin Alâeddin Tepesi diye anılan yüksek bir noktasına kurulan câmi, Selçuklu mimarisinin en güzel örneklerindendir.Minberi, abanoz ağacından olup, Anadolu Selçuklu ahşap işlemeciliğinin en güzel örnekleridir.
   
Sâhip Ata Külliyesi: Selçuklu vezirlerinden Sâhip Ata Fahreddin Ali tarafından 1258-1283 yılları arasında yaptırılmıştır. Külliye, mescit, türbe, hanekah ve hamamdan meydana gelmektedir. Çeşitli zamanlarda tamir gören mescit ilk orijinalliğini yitirmiştir. Türbede Sâhip Ata ve çocukları medfundur.
   
Sadreddîn Konevi Câmii ve Türbesi: Şeyh Sadreddîn Mahallesindedir. Kıble tarafındaki kapısının üzerinde Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait kitabeler olup, Selçuklu kitabesinden 1274 yılında yapıldığı anlaşılmaktadır. 1899’da tamir gören Câminin mihrabı Selçuklu çini süslemeciliğinin güzel örneklerindendir. Câminin doğu avlusundaki türbenin üzerinde köşeli tambura kaide üzerinde kafesli ahşap külah, 1990 yılında Konya Valiliğince yeniden tamir edildi.
   
Mevlânâ Türbesi ve Mevlevi Dergahı Külliyesi: Türbede dünyaya nur ve feyiz saçan büyük evliya, İslâm âlim ve mütefekkiri, hak âşığı, Mevlâna Celâlettin-i Rûmî hazretleri medfundur. Selimiye Câmiinin doğusunda, Üçler Mezarlığının kuzeyindedir. Külliyenin batısı derviş hücreleri, öbür tarafları duvarlarla çevrilidir. Külliye; Yeşil Türbe, gümüş kapı, mescit, semahane, derviş hücreleri, matbah, Hurrum Paşa Türbesi, Hasan Paşa Türbesi, Sinan 

Paşa Türbesi, Murad Paşa Kızı Türbesi, Mehmed Bey Türbesinden meydana gelmiştir. Yeşil Türbe, hazret-i Mevlânâ’nın vefatından beş sene sonra 1278’de Mimar Bedreddîn Tebrizi’ye yaptırılmıştır. Mevlânâ hazretlerinin yanında mübarek babası Sultân-ül-Ulemâ Behâeddîn Veled, oğlu Sultan Veled, kâtibi ve vefatından sonra halifesi olan Hüsameddin Çelebi, talebesi Selâhaddin Zerkubî, torunları ve yakınları yatmaktadır. Türbenin üzerinde kubbe-i Hadra (Yeşil Kubbe) denilen külah biçiminde on altı dilimli güzel bir kubbe vardır. Osmanlı Sultanları hazret-i Mevlânâ türbesine çok ilgi gösterdiler. Kanuni Sultan Süleyman Han, Irak Seferine giderken hazret-i Mevlânâ’yı ziyaret edip türbenin yanına bir câmi inşa ettirmiştir. Üçüncü Sultan Mehmed Han, esaslı bir tamir ve türbenin yanına medrese, dervişler için hücre denilen 34 daire yaptırdı. Sokullu Mehmed Paşanın oğlu Hasan Paşa türbenin kabristanı ile semahane denilen kısmını birbirinden ayıran gümüş bir kapı ile gümüşten iki basamaklı merdiven ilâve ettirdi. Türbe ve külliye günümüzde müze hâline getirilmiştir.
   
 
İplikçi Camii ve Külliyesi: Alâeddin Tepesinin doğusunda İkinci Kılıç Arslan’ın vezirlerinden Şemseddin Altunba (Altınağa) yaptırmıştır. Samurcu Ebû Bekr tarafından genişletilmiştir. Câmi ve medreseden meydana gelen külliyenin medrese kısmı yıkılmıştır. Kalıntılarına rastlanan medrese Anadolu Selçuklu döneminin ilk örneklerindendir.
   
Selimiye Câmii: Mevlânâ türbesinin yanındadır. 1565’te Mimar Sinan’ın yaptığı tahmin edilmektedir. Çift minarelidir. Ak mermerden minberi taş işçiliğinin orijinal örneklerindendir. Yirminci asrın başlarında üslubuna uygun olarak tamir edilmiştir.
Eşrefoğlu Câmii: Beyşehir ilçesinin İçeri şehir mahallesindedir. Anadolu’daki ağaç direkli câmilerin en büyüğü ve orijinalidir. Çeşitli zamanlarda tamir gören câminin ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir. Câminin yanında Eşrefoğlu Seyfeddin Süleyman için yaptırılmış bir türbe vardır.
   
Şeyh Sücâeddin Türbesi: Musalla Mezarlığındadır. Kesme taştan, gövdesi 6 dilimli, tuğla kubbesiyle orijinal bir yapıdır. Yapım tarihi belli değildir.
 
   
Fakih Dede Türbesi: Burhandede Mahallesinde 1454 senesinde tasavvuf âlimi Burhaneddin Fakih için yaptırılmıştır. Kitabesi çok güzel mozaiklerle süslüdür. Türbe, Karamanoğulları devrinde, Selçuklu Mimarisini devam ettiren önemli bir eserdir.
   
Nasreddin Hoca Türbesi: Türbe Akşehir ilçemizdedir. Tamirler yüzünden ilk orijinal yapı özelliğini kaybetmiştir. 1905 yılında Akşehir kaymakamı Şükrü Bey günümüzdeki şekliyle tamir ettirmiştir.
   
Tavus Baba Türbesi:Konya’nın mesire ve tarihi yeri olan Meram’dadır. Sultan Alâeddin Keykubad’ın devrinde Konya’da vefat etmiş olan Şeyh Tavus Mehmed el-Hind medfundur. Taş ve tuğladan yapılmış sade bir eserdir. Yanında bir câmi vardır.
   
Zazadin Hanı: Sultan Alaeddin Keykubat devrinde (633-Hicri 1236 Miladi yılında) Selçuklu Emirlerinden Vezir Sadettin Köpek tarafından yaptırıldı. Yazlık ve kışlık tiplerin birleşmesinden meydana gelmiş avlu tipte yapılmıştır. Hanın boyu 104 m., eni 62 metredir. Taş yapının dış duvarlarından gayri İslami devirlere ait eserlerden bazı parçalarda kullanılmıştır. Konya-Aksaray yolunun 25. Km'sinde Tömek bucağındadır.
   
Horozlu Han: Konya-Akşehir yolu üzerinde Emir Câmedâr Eseddüddîn Ruz-apa tarafından 1246-1249 yılları arasında yaptırılmıştır. Bir bölümü tamir edilen yapının avlusu yıkıktır. İsmin, horozla alâkası olmayıp; Ruz-apa (Ruz-be, Uruz-be, Hunuz-be,...) kelimesinin etimolojik değişmesinden “Horozlu” adını almıştır.
   
Kapı Câmii: Eski Odun Pazarı Semtinde, Post Nişin Pir Hüseyin Çelebi tarafından 1568’de yaptırılmıştır. İki defa yıkılan, bir defa da yanan câmi 1868’de bugünkü hâlini almıştır. İhyaiyye Câmii diye de bilinir. Kapı Câmii, Osmanlı devrinde Konya’da yapılan câmilerin en büyüğüdür.
   
Aziziye Câmii: Türbe Caddesinde 1671-76 seneleri arasında Damat Mustafa Paşa tarafından yaptırılmıştır. 1867’de yanan câmiyi 1875’te Sultan Abdülaziz’in annesi Pertevniyal Valide Sultan yeniden tanzim ettirmiştir. Câmi Barok-Rokoko Mimari tarzlarının birleşmesinden meydana gelmiştir. Çift minarelidir.
   
Şemsi Tebriz’i Mescidi ve Türbesi: Şems Mahallesindedir. Türbe ve mescidin yapılış tarihi bilinmemektedir. Önceleri bir mezarlık içinde bulunan mescit ve türbenin etrafı park hâline getirilmiştir.
   
Taş Mescit: Sultan Birinci İzzeddin Keykavus zamanında Hacı Ferruh tarafından 1215’te yaptırılmıştır. Ana giriş kapısı ve mihrap Selçuklu taş işçiliğinin ilk zengin örneklerindendir.
   
Sırçalı Mescit: On üçüncü asırda yapıldığı tahmin edilen mescit, zengin çini mozaik süslemeleri ve tuğla örgüsüyle çok orijinal bir yapıdır. Sağlam olarak günümüze ulaşan, çini mozaik süslemeli mihrap, Selçuklu mihraplarının en güzel örneklerindendir.
   
Tâhir ile Zühre Mescidi: Beyhekim Mahallesindedir. Kitabesi olmadığından kimin tarafından ve ne zaman yapıldığı bilinmemektedir. Yanında halk hikâyelerine konu olmuş Tahir ile Zühre’nin türbesi vardır.
   
Ali Gav Medresesi: Tarla Mahallesindedir. Yapım tarihi ve kim tarafından yapıldığı bilinmemektedir. 1901’deki tamirattan sonra Mahmud Bey Medresesi ismini almıştır. Medresenin yanında Hacı Bektaş-ı Veli hazretlerinin talebelerinden Ali Gav Baba medfundur.
   
Tâcül Vezir Medresesi ve Türbesi: Dedebahçe Semtinin doğusunda İkinci Gıyasettin Keyhüsrev devri vezirlerinden Tacettin Mehmed Bey tarafından yaptırılmıştır. Kaynaklarda medrese, hanekâh, mescit ve türbeden meydana gelen bir külliye olduğu bildirilmektedir. Günümüze sâdece türbe ve medrese ulaşmıştır. Türbede Vezir Tacettin ve torunları medfundur.
   
Sırçalı Medrese:Gazi Alemşah Mahallesinde Sultan İkinci Alâeddin Keykubat’ın Lalası Bedreddîn Müslih tarafından 1242’de yaptırılmıştır. Anadolu’daki çinili medreselerin ilk ve en güzel örneklerinden olan Medrese açık avluludur. Yanındaki türbede türbenin banisi Bedreddin Müslih medfundur.
   
Karatay Medresesi:Alâeddin tepesinin kuzeyinde Emir Celâlettin tarafından 1251’de yaptırılmıştır. Selçuklu devri kapalı medreselerindendir. Doğusunda beyaz ve gök mermerden büyük bir taş kapısı vardır. Medrese günümüzde çini eserler müzesi olarak kullanılmaktadır.
   
İnce Minareli Medrese: Alâeddin Tepesinin batı eteğinde Selçuklu vezirlerinden Sâhip Ata Fahreddin Ali tarafından 1260’da yaptırılmıştır. Selçuklu devri kapalı medreseler tipindedir. Portal üzerine işlenmiş ayet ve motifler Selçuklu taş işlemeciliğinin şâheserlerindendir. Medresenin câmi kısmı, yıkılmış sâdece iki şerefeli inceuzun minaresi kalmıştı. 1901’de meydana gelen depremde de ikinci şerefe yıkılmıştır. Günümüzde taş ve ahşap eserler müzesi olarak kullanılmaktadır.

Has Bey Darülhuffazı:Gazi Alemşah Mahallesinde, Karamanoğlu İkinci Mehmed Bey zamanında Hacı Has Bey oğlu Mehmed Bey tarafından 1421’de yaptırılmıştır. Tuğladan kare plânlı bir yapıdır. Ahşap işlemeli kapısı Taş ve Ahşap Eserler Müzesindedir.
   
İkinci Kılıçaslan Köşkü: Alâeddin tepesinin kuzey yamacında yer alan bu köşkü Birinci Alâeddin Keykubat tamir ettirdiği için uzun süre Alâeddin köşkü olarak bilinmiştir. Anadolu çini sanatının gelişimini gösteren önemli eserlerdendir. Günümüzde sâdece doğu duvarları kalmıştır.
   

ESKİ ESERLER:
   
Hitit Şehri:Konya’ya 7 km uzaklıkta Karahöyük’te çıkarılmıştır. Mimari kalıntılar, mühürler, çanak ve çömlekler bulunmuştur.
   

Çatalhöyük: Konya’dan 50 km mesafede olup, Anadolu’da insanlığın bilinen ilk yerleşme merkezlerinden biridir. Çatal Höyük Çumra’ya 12 km uzaklıktadır. Evler, renkli resimler, seramik ve mezarlar bulunmuştur.

   
İvriz Anıtı: Tarihin ilk tarım anıtı olup, Hitit devrinden kalma bir kabartma taştır. Ereğli ilçesindedir. Hititler toprağın bereketine şükür ifadesi olarak dikmişlerdir. Ilgın’ın Nane ve Dede Höyükleri vardır. Ilgın’ın 25 km kuzeydoğusunda Hitit devrinde III. Hattuşil’nin oğlu Tatalya “Salburt” isimli bir şehir kurmuştur. Bu şehir ile ilgilieserlerden öğrenildiği kadarıyla Hititler “Hiyeroğlif” yazıyı Mısırlılardan 500 sene önce M.Ö. 3500’de kullanmışlardır.
   

Eflatunpınar:Hitit Çeşmesi Anıtı olup, M.Ö. 1300-1200 yıllarından kalmadır. Beyşehir’e 15 km mesafededir. 14 taştan yapılmış olup, duvar şeklindedir. Belviran köyünde tarihi kalıntılar, Hadım’da Bolat ve Eserler köylerinde önemli Hitit eserleri vardır.

 
   
Ak Manastır: Konya-Silifke yolu üzerinde, kayaya oyulmuş bir manastırdır. 274 senesinde Saint Horion adına yapılmıştır.
   
Haghia (Aya Eleni) Kilisesi: Sille’de 327 senesinde yapılmış olup, Anadolu’daki en eski kiliselerden biridir.
   
TABİİ GÜZELLİKLER:
   
Konya; tabiî güzellikler, mesire yerleri tabiî baraj, göl kenarları bakımından zengin sayılır. Başlıca mesire yerleri şunlardır:
   

Meram Bağları: İl merkezinin batısında tarihi yeşillikler içinde bir dinlenme yeridir. Tarih boyunca bağları, suyu ve havasıyla meşhur olan bu mesire yeri seyahatnamelere ve şiirlere konu olmuştur. Ortasından Meram Deresi akar. Zamanımızda gürültülü bir eğlence merkezi hâline gelen Meram Bağları eski temiz havasını kaybetmeye başlamıştır.
   
Dede Bahçesi: Alâeddin Tepesinin kuzeybatısında tarihi bir bahçedir. Burayı Selçuklular zamanında Tacettin Ahmet Bey yaptırmıştır. Uzun yıllar mesire yeri olarak kullanılan bahçe, daha sonraları aile gazinosu olarak kullanılmış. Günümüzde kültürpark hâline getirilmiştir.
   
Alâeddin Bahçesi: Alâeddin Tepesindedir. Çok eski tarihe sahip olan bahçe son yıllarda belediye tarafından ağaçlandırılıp düzenlenmiştir.
   
Yaka Manastırı: Beyşehir’e 6 km uzaklıkta zengin tabiî bitki örtüsü ve bol su kaynaklarına sâhip bir mesire yeridir. Çam ağaçları ile kaplıdır.
   
Beyşehir Gölü: Göl kıyıları çok güzel mesire yeridir. Göl çevresi çam ormanları ile kaplıdır.
   
Akşehir Gölü: Çevresi ormanlarla kaplı olan gölün kıyıları güzel mesire yerleri ile doludur. Gölde sazan ve turna balıkları ile av kuşları vardır.
   

Yerköprü Şelalesi: Aladağ bölgesinde olup tamamen doğal bir oluşumdur Alüvyon üzerine traverten çökelmesi ve daha sonra alttaki alüvyonun eriyerek bir köprü şeklini alması ve Göksu kollarından gelen suyun bu köprünün altından akması sonucu bu adı almaktadır Başka kaynaktan çıkan su köprünün çıkış noktasında belli bir yükseklikten aşağı düşerek görülmeyedeğer bir şelale oluşturmakta ve bu noktada dere yatağından gelen su ile birleşmektedir.

Obruk Gölü: Konya’da bulunan Obruk Yaylası’nın bir parçasıdır Obruk Gölü. Bölgedeki obruk gölleri arasında en büyüğüdür. Obruk Gölü çevresinde ilk yerleşim 13. Yüzyılda başlamıştır. Gölde yaban hayatı oldukça zengindir.

   

KAPLICALAR VE İÇMELER:
   
Konya ilinde çok sayıda kaplıca vardır. Başlıcaları şunlardır:
   
Ilgın Kaplıcası: Ilgın’a 2 km uzaklıktadır. Türkiye’nin en bakımlı kaplıcalarından biridir. Modern bir kaplıca olup romatizma, nefrit, polinefrit, kadın ve cilt hastalıklarına faydalıdır.
   
Çavuşçu Köyü Ilıcası: Ilgın ilçesine 10 km uzaklıktadır. Tesisleri mevcut olmayan bu ılıcaya bölge halkı banyo için gitmektedir.
   
Seydişehir Ilıcası: Seydişehir’e 1,5 km uzaklıkta ağaçlar ve bahçeler arasındadır. Romatizmal hastalıklar başta olmak üzere çıbanlara ve kaşıntılı yaralara iyi gelmektedir. Tesisleri yeterli değildir.
   
MAĞARALAR:
   
Balatini Mağarası: Mağara Beyşehir'e bağlı Çamlık Beldesi ile Derebucak ilçesi sınırlarında yer almaktadır. Konya-Beyşehir-Üzümlü-Manavgat yolunun 45 km'sinden ayrılan yolla Çamlık veya Derebucak üzerinden, bu iki yerleşim merkezini bağlayan stabilize karayolu ile ulaşılmaktadır. Çamlık'a 5 km., Derebucak'a 6 km. uzaklıkta bulunmakta olup Körükini ile SuluinMağaralarının 3 km. kuzey batısındadır. Toplam uzunluğu 1830 mt. olan mağaranın düden ve kaynak konumunda 2 girişi vardır.Yola yakın
olan ağız küçük bir uvalanın sularını çalar ve 2 km. güneyde derince yarılmış bir vadinin kenarından, Uzunsu deresi tarafındaki yamaçtan boşaltır. Balatini mağarası üst üste bulunan iki farklı seviyeden oluşmuştur. Üst katı oluşturan fosil kolun zemini tamamen mağara kili ile kaplıdır ve gelen ziyaretçilerin yapıp bıraktığı heykelciklerle dolu Heykel odası ile sonlanmaktadır. Alt kat olan su taşıyan asıl galeri de ise suyun aza olduğu dönemlerde su içinden yürünerek ilerlenebilmektedir. Sadece biri 5 mt. den daha derin olan üç adet dev cadıkazanı geçiş tekniği ya da bot kullanılarak geçilebilir. Travertenler, heykel odası ve dev cadı kazanları mağaranın görülmeye değer güzellikleridir.
   
Körükini Mağarası: Beyşehir'e bağlı Çamlık Beldesinin 500 m. güneybatısında bulunan mağaraya stabilize yolla ulaşılmaktadır. Toplam uzunluğu 1250 mt. olan Körükini Mağarasının içinden Uzunsu Deresi geçmektedir. Mağaradan çıkan su değirmen vadisine daha sonra da Değirmenini Mağarasına girmektedir. Tamamıyla aktif olan mağarada bot kullanımı hatta büyük kaya blokları arasından şelaleler yapan suyu geçmek ayrıca bir deneyim gerektirmektedir.
Mağaraya giriş için yaz ve sonbahar ayları en uygun zamanlarıdır. Bahar ayları aşırı su, sifonlar, şelaleler nedeniyle tehlikeli olabilir.
   
Büyük Düden Mağarası: Mağara Konya-Beyşehir-Derebucak yolundan sonra, Derebucak'tan İbradi yönünde, 18. kilometresinde, Kembos Ovası batı kıyısında yer almaktadır. Genişliği 1 km. uzunluğu 15 km. olan Kembos Ovası, bahan aylarında eriyen kar suları ve özellikle Uzunsu Deresi ile gelip toplanan suları bir başka düden olan Feyzullah Düdeni ile birlikte drene etmektedir. Budüdenlerden batan su Altınbeşik Düdensuyu Mağarasından geçerek
Manavgat Çayına karışmaktadır. Mağaranın turistik bir önemi olmamakla birlikte, speleolojik açıdan önem taşımaktadır. 714 m. uzunluğundaki düden de çok sayıda göller, dev cadı kazanları ve sifonlar bulunmakta, mağarayı zorlu hale getirmektedir.
   
 Tınaztepe Mağara Sistemi: Tınaztepe Mağara Sistemi Seydişehir'in 35 km. güneybatısında Keçili Köyü mevkiindedir. Mağara Mortaş boksit yatağının 5 km. batısındadır. Seydişehir-Manavgat karayolu mağaranın hemen yakınından geçer. Kretase kireçtaşları içinde gelişen mağara sistemi, üst üste bulunan üç seviyeden meydana gelmiştir. En üstteki 100 metre uzunluğundaki kat tamamen fosilleşmiştir. 1015 metre toplam uzunluğu olan orta seviye ise yarı aktiftir. Yağışlı
dönemlerde içinden bol su akan bu katın sonu sifonla biter. Alttaki seviye ise büyük bir fay üzerinde gelişmiş aktif bir koldur ve düden mağara özelliğindedir. Yağışlı dönemlerde geniş bir alanın yüzey suları buraya girer. Bu sular daha güneydoğuda bulunan Susuz Güvercinlik Mağarası'ndan geçerek Suğla Gölü kenarındaki kaynaklardan çıkarlar. Bu aktif kolun günümüze kadar araştırılan bölümünün uzunluğu 527 mt. dir. Ancak tam uzunluğu henüz tespit edilememiştir. İçinde bulunan derin fakat dar göller ve sifonlar araştırmaları zorlaştırmaktadır.
   
MÜZELER:  
   
Arkeoloji Müzesi: Konya Arkeolojik Müzesi, 1901 yılında Karma Orta Okulu’nda açılmıştır. Daha sonra 1927 yılında Mevlana Müzesi’ne 1953 yılında İplikçi Camii'ne taşınmıştır. 1962 yılında ise bugünkü müze binası kurularak hizmete girmiştir. Müzede, Neolitik, Eski Tunç, Orta Tunç (Asur ticaret kolonileri), Demir (Frig, Urartu), Klasik, Helenistlik, Roma ve Bizans çağlarına ait eserler sergilenmektedir. Arkeoloji Müzesinin görülmeye değer eserleri Roma 
lahitleridir. Roma ve Bizans çağından sunak mezarlar müze iç teşhirinde ve bahçede sergilenmektedir. Sille Tatköy ve Çumra Alibeyhöyük'de müze tarafından yapılan kabartma kazılarında M.S 6. yüzyıla ait kilise taban mozaikleri yerinden kaldırılarak müzede teşhir edilmektedir.
   
Etnografya Müzesi: İlkin eğitim amaçlı olarak inşa edilen bina 1975 yılında Etnografya Müzesi olarak hizmete açılmıştır. Üç katlı binanın bodrum katında fotoğrafhane, arşiv, ayniyat ve etütlük eser depoları, kalorifer hane ile halen çalışmaları devam etmekte olan 1998 yılı içerisinde açılması planlanan halı-kilim seksiyonu bulunmaktadır. Zemin katta teşhir salonu ve Dr. MehmetÖnder Konferans Salonu; birinci katta bürolar, idari hizmet servisleri,
kütüphane ve eser depoları bulunmaktadır. Teşhir salonunda satın alma, hediye ve başka müzelerden devir yolu ile müzeye kazandırılan daha çok Konya ve çevresine ait etnografik eserler sergilenmektedir.
   
Atatürk Müzesi: Atatürk caddesinde yer alan yapı 1912 yılında yapılmıştır. Bina XX. yüzyıl ulusal mimari örneklerinden olup 1928 yılında Konyalılar tarafından Atatürk'e bağışlanmıştır. 1954 yılında Müze olarak açılmıştır. Müzenin teşhirinde Atatürk'ün kullandığı elbise ve eşyaları ile Konya'nın kurtuluş savaşındaki yerini anlatan belge, fotoğraf ve gazete kupürleri sergilenmektedir.
   
Özel A. R. İzzet Koyunoğlu Müze ve Kütüphanesi: Konya'nın köklü ailelerinden A. R. İzzet Koyunoğlu, Topraklık mahallesindeki evinde yıllarca toplamış olduğu tarihi eserlere özel bir müze ve kitaplık kurmuştur. Daha sonra kurmuş olduğu müze ve kitaplığı Konya Büyükşehir Belediyesi'ne bağışlanmıştır. Konya  Büyükşehir Belediyesi'nce modern müzecilik anlayışının her türlü ihtiyacına cevap verecek şekilde yaptırılarak bugünkü durumuna getirilmiştir. Müzede arkeolojik eserler ile
etnografik eserler sergilenmektedir. Müze bahçesinde bulunan İzzet Koyunoğlu'na ait ev restore edilerek tipik Konya evi örneği olarak ziyarete açılmıştır. Binada eski ve yeni sivil mimari tarzı bir arada bulunmaktadır. Müze yazma, basma eserler bakımından çok zengindir.